İMAN İKRARIMIZ
ÖNSÖZ
"Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı... Her şey O'nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O'nsuz olmadı... Söz, insan olup aramızda yaşadı. O'nun yüceliğini –Baba'dan gelen, lütuf ve gerçekle dolu biricik Oğul'un yüceliğini– gördük" (Yu. 1:1-3,14).
Allah dünyayı İsa Mesih aracılığıyla yarattı ve kendisini insanlara açıkladı. Mesih İsa, inayet ve hakikatle dopdolu olan Allah Sözü’dür.
İlk insanlar olan Âdem’le Havva, Allah’ın emrine karşı geldiler. Bu düşüş yüzünden günah dünyaya girdi ve insan cennetten kovuldu. Yine de, Allah, yarattığı insanı sever ve insanın O’ndan ayrı yaşamasını istemez. Allah, insanlığı günahın esaretinden kurtarmak ve onları eski gönence kavuşturmak için, bir Kurtarıcı’nın, kendini bu günahkârların uğruna kurban edecek olan Mesih’in geleceğini vaat etti. Bu vaat, ilk defa ta Tevrat’ın başlangıç sayfalarında yer almaktadır (Yar. 3:15).
Kurtuluş vaadi, binlerce yıl boyunca, peygamberler ve İsrail halkının geçirdiği evrelerde tekrarlandı. Bütün bunlar, zamanın akışı içerisinde, peygamberler tarafından, Eski Ahit kitabına yazılmıştır.
Yaklaşık 2000 yıl önce, Roma İmparatoru Augustus zamanında, Allah’ın bu vaadi yerine geldi. Kurtaran Söz Mesih İsa, Yahudi bir bakire olan Meryem’den doğdu. 30’lu yaşlara geldiğinde, İsa, Allah’ın hükümranlığının geleceğini ilân etti, günahları bağışladı ve hastalara şifa verdi, yaklaşık üç yıl süren alenî faaliyetlerine başladı.
Ancak İsrail ülkesinde bulunan Yahudi yöneticiler İsa'nın faaliyetlerini onaylamıyorlardı. İsa tutuklandı, izinden gidenler ise kaçtılar. Yahudiye eyaleti valisi, Romalı Pontius Pilatus, İsa'nın çarmıha gerilerek öldürülmesi hükmünü verdi. Allah Sözü Mesih İsa, canını vermeden önce, son sözleri olarak şöyle haykırdı: “Tamamlandı.” Allah, insanlığın günahlarından ötürü gereken cezayı, çarmıhta kendisi yüklendi. İsa Mesih öldü ve gömüldü. Eski Ahit’te peygamberler vasıtasıyla vaat ettiğini, Allah böylece yerine getirdi.
Üçüncü gün, İsa ölümden dirildi. Göğe alınmadan önce İsa, öğrencilerine şu görevi verdi:
“İsa onlara şöyle buyurdu: ‘Dünyanın her yanına gidin, Müjde'yi bütün yaratılışa duyurun. İman edip vaftiz olan kurtulacak, iman etmeyen ise hüküm giyecek’” (Mar. 16:15-16).
Mesih’in dirilişinden kırk gün sonra, önceden vaat edilmiş olan Kutsal Ruh, öğrencilerin üzerine indi ve hepsine, Allah'ın Mesih aracılığıyla ne yaptığını dünyaya duyurmak için güç ve cesaret verdi. Bu duyurunun etkisiyle Hristiyan kilisesi doğdu. Hristiyan kilisesi, İsa'nın verdiği bu göreve, İyi Haberi müjdelemeye ve vaftiz etmeye devam etmektedir. Kilise, Mesih İsa tekrar gelinceye dek bu görevini sürdürecektir.
İsa'nın öğrencilerinin, yani resullerinin yazdıklarından, İncil olarak adlandırdığımız kitap oluşmuştur. İncil, İsa'nın hayatından, öğretilerinden ve ölümünden, ayrıca kilisenin oluşumundan ve ilk Hristiyanların yaşamlarından bahseder.
Hristiyan kilisesi, peygamberlerin ve elçilerin yazdıklarını bir araya getirerek, Kutsal Kitap dediğimiz kitabı oluşturmuştur. Kutsal Kitap'ın yazıları, değişik zamanlarda yaşamış olan insanların, Kutsal Ruh'un yönetiminde yazdıkları yazılardır. Kutsal Kitap'ın ana fikri şudur: Allah, Sözü’yle bütün kâinatı ve insanı kendi benzeyişinde yaratmıştır, günaha düşmüş dünyayı beden alan Sözü’nde, yani Mesih İsa'da kurtarmıştır, iman ve kurtuluşu veren Allah, dünyanın sonuna kadar Hristiyan kilisesinde Sözü vasıtasıyla etkilidir ve Kutsal Ruh'uyla faaliyetine hâlâ devam etmektedir.
Hristiyan kilisesi, Kutsal Kitap'ı temel alıp, inancın en önemli bölümlerini özetleyerek, iman bildirgeleri halinde belirlemiştir. İlk dönemlerde, kilisede vaftiz olacak kişi, iman ikrarını okuyarak, Kutsal Kitap'ın öğretilerine bağlı kalma isteğini belirtirdi. Tarihin akışı içerisinde, bildirgeler, ayrıca sapkın öğreti ve eğitmenlere karşı da kullanılmıştır. Bildirgelerde, yanlış öğreti doğru öğretiden ayrılır. Hristiyanlar için, Allah'ın sözünün vaaz edilmesinde, öğretilmesinde ve duyurulmasında bildirgeler güçlü birer araçtır.
Bildirgeler asla Kutsal Kitap'ın yerine geçemez, fakat Allah'ın kim olduğunu, O’nun, günahın ve ölümün hükümranlığından insanları kurtarmak için ne yaptığını kısaca ve etkili bir şekilde anlatmaya yarayan mükemmel araçlardır.
Luteryenlik, 1500 yıllarında Martin Luther'in (1483-1546) kiliseye o zamanlarda hakim olan yanlış öğretilere ve eğitmenlere karşı verdiği mücadeleyle başlamıştır. Martin Luther kendi kilisesini kurmak istememiştir. Luther'in amacı, elçisel öğretiye ve bildirgelere bağlı kalmak oldu. Luteryen kilise babaları, Kutsal Kitap'ın ne öğrettiğini belirtmek ve Kutsal Kitap’a göre hangi öğretinin doğru olduğunu göstermek, yani Hristiyan öğretisini açıkça ortaya çıkarmak istediklerinden, bu yazıları, yani bildirgeleri yazmışlardır. Luteryen bildirgelerini içeren kitaplar bu yazılardan oluşmuştur.
Luteryen bildirgelerini içeren kitapların dayandığı temel, genellikle dünya çapında birçok kilise tarafından kabul edilmiş olan İznik-İstanbul İman İkrarı’yla, özellikle Batı kiliselerinde kullanılan Elçisel İman İkrarı ve Athanasius'un İnanç Bildirgesi’dir. Diğer Luteryen iman ikrarları; Martin Luther’in Kısa İlmihâli (1529), Martin Luther’in Uzun İlmihâli (1529), Augsburg İnanç Bildirgesi (1530), Augsburg İnanç Bildirgesi Savunması (1531), Şmalkalden Maddeleri (1536), Papanın Yetkisi ve Hakları Hakkında (1537) ve İman İttifakı Rehberi’dir (1577).
Reformcu Martin Luther’in bu yolda ilerlemesine neden olan sorunun, günahkâr insanın, hakkında son hükmün verileceği gün Mukaddes Allah'ın önünde nasıl dayanacağı olduğu söylenir. Bu kitaptaki bildirgeler bu soruya kesin ve iyi bir cevap vermektedir. Hristiyanlığın öğretisi, sadece asil bir fikir ya da felsefi bir akıl yürütme değildir; bu öğreti, insanın hayatını nasıl yaşaması gerektiğini ve son hükmün verileceği günden nasıl çıkacağını pratik olarak gösterir.
ELÇİLERİN İMAN İKRARI
ÖNSÖZ
Daha ikinci yüzyılda Elçilerin İman İkrarı, Grekçe olarak kullanımdaydı. İkrarın temeli, kilisede ilk zamanlardan itibaren verilen vaftiz öncesi eğitime ve yapılan vaftiz ayinine dayanmaktadır. 400’lü yıllardan bu yana Roma Kilisesi'nde vaftiz sırasında Elçilerin İman İkrarı tekrarlanmaktadır. Doğu kiliselerinde elçisel iman ikrarı daha az tanınır. Ancak Doğu kiliseleri de ikrarın içeriğini kabul eder.
Luteryen kilisesinde, Elçilerin İman İkrarı’nın özel bir öneme sahip olmasının sebebi, Martin Luther’in bunu Kısa İlmihal’de açıklamış olmasıdır. Böylece, Elçilerin İman İkrarı, her Hristiyan’a öğretilmesi gereken temel Hristiyanlık bilgisine dâhil edilmiştir.
ELÇİLERİN İMAN İKRARI
Allah’a, bütün güçlere egemen olan Baba’ya, yerin ve göğün Yaratıcısı’na inanıyorum.
Allah’ın biricik Oğlu’na, Rabbimiz İsa Mesih’e inanıyorum. İsa, Kutsal Ruh aracılığıyla gebe kalan bakire Meryem’den doğdu, vali Pontius Pilatus’un döneminde acı çekti, çarmıha gerildi, öldü ve gömüldü. Ölüler diyarına indi. Üçüncü gün dirildi. Göklere yükseldi. Şimdi Allah’ın, bütün güçlere egemen olan Baba’nın sağında oturuyor. Bir gün tekrar gelip ölüleri ve dirileri yargılayacak.
Kutsal Ruh’a inanıyorum. Kutsal ve evrensel imanlılar topluluğunun ve kutsallar birliğinin var olduğunu kabul ediyorum, günahlarımın bağışlanmasına güvenip bedenin dirilmesini ve sonsuz yaşamı bekliyorum.
İZNİK – İSTANBUL İMAN İKRARI
ÖNSÖZ
İznik-İstanbul İman İkrarı’nın temel dayanağı, ilk kilise olan Yeruşalim’deki toplulukta vaftiz sırasında okunan iman ikrarıdır. M.S. 325 yılında, İznik’te toplanan Kilise Konseyi, Oğul'un Baba'yla eşdeğer olmadığını, bu nedenle Mesih'in Tanrı olmadığını öne süren Arius'un sapkın öğretisini engellemek zorunda kaldı. 381 yılında, İstanbul’da toplanan konsey ise Tanrı'nın Üçlü Birliği’ne olan güveni sarsmaya yönelik bir sapkın öğretiyi daha reddetti. İznik ve İstanbul’daki Kilise Konseyi toplantılarında, kiliseyi tehdit eden sapkın öğretilere karşı doğru öğretiyi belirlemek amacıyla, ilk kilisenin vaftiz ikrarı da genişletildi. İznik-İstanbul İman İkrarı’nın son ifade tarzı, 451 yılında Kalkhedon'da (Kadıköy) toplanan kiliseler birliği toplantısında onaylandı. Bu ikrar, bundan sonra genellikle ayinlerde çok sık kullanılır hale geldi.
İZNİK – İSTANBUL İMAN İKRARI
Tek Allah'a, bütün güçlere egemen olan Baba’ya, yerin ve göğün, görünen ve görünmeyen her şeyin Yaratıcısı’na inanıyoruz.
Tek bir Rab'be, İsa Mesih'e, Allah'ın biricik Oğlu’na, zamanlar oluşmadan Baba'dan olmuş olana inanıyoruz. Kendisi Allah'tan Allah, Işıktan Işık, gerçek Allah'tan gerçek Allah olmuş, ancak yaratılmamıştır. Baba ile aynı öze sahiptir. Her şey O'nun aracılığı ile var oldu. Biz insanlar uğruna, kurtulmamız için göklerden indi. Kutsal Ruh aracılığı ile bakire Meryem'den beden alıp insan oldu. Vali Pontius Pilatus'un döneminde uğrumuza çarmıha gerildi. Öldü ve gömüldü. Kutsal Yazılar’ın belirttiği gibi üçüncü gün dirildi ve göklere yükseldi. Şimdi Baba'nın sağında oturuyor. Bir gün görkemle geri gelip dirilerle ölüleri yargılayacak. Egemenliği sonsuz olacaktır.
Rab olan, yaşam veren, Baba ile Oğul'dan çıkan, Baba ve Oğul ile birlikte tapılıp yüceltilen, peygamberler aracılığıyla konuşmuş olan Kutsal Ruh'a inanıyoruz. Tek, kutsal, evrensel ve elçilerin koyduğu temel üzerinde kurulmuş olan imanlılar topluluğunun varlığına inanıyoruz. Günahların bağışlanması için tek bir vaftizi kabul ediyoruz. Ölülerin dirilmesini ve sonsuz yaşamı bekliyoruz.
Ancak bu İznik-İstanbul İman İkrarı, Doğu ve Batı kiliseleri arasında anlaşmazlıklara sebep olmuştur. 500’lü yıllarda, Kutsal Ruh'un ayrıca Oğul'dan da çıktığı öğretisi kabul edildi. Bu öğretiyi vurgulamak için, Batı’da, iman ikrarına “ve Oğul'dan” (filioque) kelimesi eklendi. Batı kilisesinin kendi başına yaptığı eklemeyi Doğu kiliseleri kabul etmedi, bunun sonucunda, Doğu ve Batı kiliselerinin 1054 yılında ayrılmasına neden olan sebeplerde bu eklemenin de payı oldu.
ATHANASİUS’UN İNANÇ BİLDİRGESİ
ÖNSÖZ
Athanasius'un İnanç Bildirgesi, M.S. 500’lü yıllarda muhtemelen Batı kilisesinin etki alanında doğmasına rağmen, adını M.S. 300’lü yıllarda yaşamış olan kilise babası Athanasius'tan (295-373) almıştır. Athanasius Üçlü Birliği reddeden Ariusçu sapkın öğretiye karşı mücadele etti. Athanasius'un İnanç Bildirgesi, Üçlü Birliği ve Mesih ilahiyatını kısa cümlelerle köklü bir şekilde açıklamaktadır.
ATHANASİUS’UN İNANÇ BİLDİRGESİ
Ariusçulara karşı:
- Kurtulmak isteyen kişi, her şeyden önce, ortak Hristiyan inancına bağlı olmalıdır. Buna, değiştirmeden ve tamamen iman etmelidir. Böyle yapmayan kişi, şüphesiz ebediyen mahvolur.
- Ortak Hristiyan inancı şudur:
- Biz, Üçlü Birlik olan tek Allah’a ve tek Allah olan Üçlü Birliğe, unsurları birbirine karıştırmadan ve ilahî varlığı dağıtmadan, özü bölmeden ibadet ederiz.
- Baba vardır, Oğul vardır ve Kutsal Ruh vardır, ama Baba, Oğul ve Kutsal Ruh tek Tanrı’dır. Yücelikleri denktir ve görkemleri aynı derecede sonsuzdur.
- Baba nasılsa, Oğul da öyledir, Kutsal Ruh da öyledir. Baba yaratılmamıştır, Oğul yaratılmamıştır ve Kutsal Ruh yaratılmamıştır.
- Baba sınırsız, Oğul sınırsız, Kutsal Ruh sınırsızdır.
- Baba ezeli ve ebedî, Oğul ezeli ve ebedî, Kutsal Ruh ezeli ve ebedîdir.
- Buna rağmen, Üçü ayrı ayrı ebedî olan değildir, tek Ebedî Olan vardır. Aynı şekilde Yaratılmamış ya da Sınırsız Olan da üç değil, tektir.
- Baba her şeye Egemen olduğu gibi, Oğul da her şeye Egemen’dir ve Kutsal Ruh da her şeye Egemen’dir. Buna rağmen tek her şeye Egemen vardır.
- Baba Allah olduğu gibi, Oğul Allah ve Kutsal Ruh Allah'tır. Ancak üç Tanrı değil, sadece tek Allah vardır.
- Baba Rab olduğu gibi, Oğul da Rab’dir ve Kutsal Ruh da Rab’dir. Ancak üç Rab değil, tek Rab vardır.
- Hristiyanlıkta, hakikat, birbirinden farklı üç unsuru Allah ve Rab olarak kabul etmemizi gerektirir. Aynı şekilde, ortak Hristiyan inancı da, üç tanrıdan ya da üç rabden söz edilmesini yasaklar.
- Baba hiçbir şeyden gelmemiştir; ne yaratılmış ne de doğrulmuştur.
- Oğul yalnızca Baba’dandır; ne oluşturulmuş, ne yaratılmıştır, fakat yegâne Oğul’dur.
- Kutsal Ruh, Baba’dan ve Oğul’dandır; ne oluşturulmuş, ne yaratılmış, ne de doğurulmuştur, fakat Baba’dan ve Oğul’dandır. Böylece, üç değil, tek bir Baba vardır; üç oğul değil, tek bir Oğul, üç kutsal ruh değil, tek bir Kutsal Ruh vardır.
- Bu üçlülükte biri diğerinden daha önce ya da daha sonra değildir, biri diğerinden ne daha büyük, ne daha küçüktür, ancak Üçü aynı derecede sonsuz ve aynı değerdedir. Yani Üçlülükteki Birliğe ve Birlikteki Üçlülüğe iman edilmelidir.
- Kurtuluşu arayan, Üçlü Birliği işte böyle düşünmelidir.
- Bundan başka, kişinin sonsuz kurtuluşa nail olması için, Rabbimiz İsa Mesih’in vücut bulduğuna yürekten inanarak sarılması gerekir.
- Doğru öğreti şudur: Rabbimiz İsa Mesih’in hem Allah’ın Oğlu, hem de aynı anda Tanrı ve insan olduğuna inanır ve ikrar ederiz.
- Oğul Allah’tır; Oğul ezelde Baba’nın özünden var olduğu için tamamıyla Allah'tır, zamanın içinde bu dünyada annenin özünden doğmuş olduğu için tamamıyla insandır. O tamamen Allah'tır, canı ve bedeniyle ise tamamen insandır.
- İlahî öze sahip olması nedeniyle Oğul, Baba’yla eşittir, ancak Oğul’un insan sıfatı nedeniyle Baba O'ndan üstündür.
- Hem Allah hem İnsan olduğu halde, iki değil, sadece tek Mesih vardır.
- Mesih’teki birlik, ilahî özün insanlığa dönüşmesinden dolayı olmamıştır, ancak Allah'ın insanlığı üstlenmesiyle olmuştur. İlahî ve insanî özler birbirine karışmamıştır, ancak tek bir şahısta birleşmiştir.
- Bir insanın can ve bedenden oluşması gibi, Mesih Allah ve İnsan olarak birdir.
- Mesih bizim kurtuluşumuz için acı çekmiş, cehenneme inmiş, ölümden dirilmiş, göklere yükselmiş, Baba’nın sağında yer almıştır, bir gün ölüleri ve dirileri yargılamak için tekrar gelecektir.
- O geldiğinde, bütün insanlar ölümden bedenleriyle dirilecekler ve yaptıklarının hesabını vereceklerdir. İyilik edenler, ebedî yaşama kavuşacaklar, kötülük edenler ise sonsuz ateşe atılacaklardır.
- Bu evrensel Hristiyan öğretisidir. Buna, sağlam ve istikrarlı bir şekilde inanmayan kişi kurtulamaz.